Benim adım David Berkowitz ve 1977'den beri hapsedilmiş bir mahkumum. Tüm hayatım boyunca hapis cezasına çarptırıldım. Adli durumum 'Sam Seri Cinayetlerin Oğlu' olarak bilinir.
On yıl sonra, 1987'de, yalnız yaşıyorken ve soğuk bir hapishane hücresinde Tanrı hayatımı kazandı. İşte benim umut hikayem…
EZİYETİN ÇOCUĞU
Küçüklüğümden beri, hayatım eziyetle dolmuş gibiydi. Sıklıkla yerlerde yuvarlandığım nöbetler geçirirdim. Bazen mobilyalar bile devrilirdi. Bu nöbetleri geçirirken, bana sanki bir şey içime giriyormuş gibi hissettirirdi.
Uzun zaman önce vefat eden annem, beni hiç kontrol edememişti. Vahşi ve saldırgan bir hayvan gibiydim. Babam bu nöbetler durana dek beni yerde sabit tutmak zorunda kaldı.
Devlet okulundayken, o kadar şiddetli ve yıkıcı bir çocuktum ki bana çok sinirlenen bir öğretmenim beni boynumdan yakaladı ve sınıftan dışarı attı.
Pek çok kavgaya da katılıyordum. Bazen hiçbir sebep yokken çığlık atmaya başlıyordum. Okul yönetimi tarafından ailemden beni bir psikoloğa götürmeleri istendi, yoksa okuldan atılacaktım. İki yıl boyunca haftada bir gün psikoloğa gitmek zorunda kaldım. Ancak terapi seansları davranışlarımı hiç etkilemedi.
Hayatımın bu döneminde şiddetli depresyon nöbetleri yaşadım. Bu his bana geldiğinde, saatlerce yatağımın altında saklanırdım. Ayrıca kendimi bir gardıroba kitler ve sabahtan öğlene dek o karanlıkta otururdum. Karanlığa bir özlem duyuyordum ve insanlardan kaçma gereği hissettim.
BİR KUVVET İŞ BAŞINDAYDI
Bazen bu şeytani güç bana gece yarısı gelirdi. Bu olduğunda evden gizlice kaçıp, karanlık sokaklarda dolanma isteği hissettim. Bir sokak kedisiymişim gibi tüm mahallemizi dolaştım ve yangın merdivenlerini tırmanarak eve geri döndüm. Ailem gittiğimi hiç anlamıyordu.
Ailemi sürekli dehşete düşürüyor ve endişelendiriyordum çünkü çok ilginç davranıyordum. Bazen onlara hiçbir şey demeden tüm gün evde olmazdım. Ya da kendi kendime konuştuğum odamda kalırdım. Ailem, bana tüm sevgilerine rağmen ulaşamadı. Pek çok kez ağladıklarına ve yıkıldıklarına şahit oldum çünkü ne kadar zorlu bir çocuk olduğumu görmüşlerdi.
İNTİHAR DÜŞÜNCESİYLE MÜCADELE
İntihar düşünceleri sık sık aklıma gelirdi. Bazen bacaklarımı bir pencereden sarkıtarak oturup öyle zaman geçirirdim. Biz eski bir apartmanın altıncı katında oturuyorduk. Babam bunu yaptığımı görünce beni içeri girmem için azarlardı.
Ayrıca kendimi araba ya da tren önüne atmak için çok güçlü dürtüler hissettim. Bazen bu dürtüler o kadar kuvvetli oluyordu ki vücudum tamamen titriyordu. Hatırlıyorum ki aklımı tamamen yitirmemek için çok zorlu bir mücadele vermiştim.
Ailem gibi benim de ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beni haham, öğretmen ve okul danışmanlarıyla konuşturdular ancak hiçbirisi işe yaramadı.
ANNEM ÖLMÜŞTÜ
Ben on dört yaşımdayken annem kansere yakalandı ve birkaç ay içinde öldü. Hiç kardeşim yoktu ve bu yüzden sadece ben ve babam kalmıştık. Babam da günde on saat, haftada altı gün çalışmak zorundaydı. Bu nedenle birlikte çok az zaman geçirdik.
Genellikle, annem benim istikrar kaynağımdı. Onu kaybedişimle hayatım hızla yokuş aşağı gitti. Annemi kaybettiğim için öfke ile doluydum. Kendimi umutsuz hissettim ve depresyon dönemlerim her zamankinden daha ağırlaşmıştı. Ayrıca daha da asileştim ve okulu umursamamaya başladım.
Babam yine de elinden geldiğince bana yardım etmeye çalıştı. Beni liseden mezun olmaya zorladı. Mezun olduktan bir gün sonra orduya katıldım. Birkaç hafta önce on sekiz yaşıma daha yeni girmiştim. Yeni bir hayata başlama ve sorunlardan kurtulma isteğiyle orduya katıldım. Orduda hizmet verirken bile kontrol edilmekle ilgili başım dertteydi, buna rağmen 3 yıllık hizmetimden sonra terhis oldum.
KUVVET HALA ÜZERİMDEYDİ
Sivil olarak yeni bir hayata başlamak için 1974 yılında ordudan ayrıldım. Önceden tanıdığım tüm arkadaşlarım ya evlenmiş ya da uzaklara taşınmışlardı. Bu yüzden kendimi yalnız ve New York City’de yaşayan biri olarak buldum.
Ancak 1975’de bir partide birkaç kişiyle tanıştım, sonradan öğrendim ki ağır bir şekilde okültizmle ilgileniyorlardı. Çocukluğumdan beri büyücülük, satanizm ve okült şeylerle ilgilenmiştim. Büyüme çağımda birisi de Rosemary’nin Bebeği olmak üzere sayısız korku filmi izledim. Özellikle bu film zihnimi büyülemişti.
Artık 22 yaşındaydım ve bu şeytani güç hala bana ulaşıyordu. Gittiğim her yer bana şeytanı gösteren bir işaret veya sembol gibi görünüyordu. Bir şeyler hayatımı kontrol etmeye çalışıyormuş gibi hissettim. San Francisco’da 1966 yılında Şeytan Kilisesi’ni kuran Anton Szandor Lavey’in yazdığı Şeytanın Kitabı’nı okumaya başladım. Masum bir şekilde çeşitli büyü ve ritüeller yapmaya başladım.
Tamamen şeytani bir şeyin zihnimi ele geçirdiğini ve yavaşça aldatıldığımı fark ettim. Tüm bunların çok kötü şeylerle sonuçlanacağını bilmiyordum. Yine de aylar boyunca lanetli şeyler artık böyle görünmüyordu. Yıkımın yolunda ilerliyordum ve bunu bilmiyordum. Belki de artık umursamadığım bir noktadaydım.
KORKU BAŞLIYOR
Sonunda geri dönüşü olmayan bu görünmez çizgiyi geçtim. Senelerce süren zihinsel işkence, davranışsal sorunlar, derin iç mücadeleler ve asiliğimden sonra bir suçlu oldum, o zamanlar bu benim olmamı gerektiren bir kader gibi görünüyordu.
Geriye dönüp baktığımda her şey korkunç bir kabus gibiydi ve yaptıklarımı geri alma şansına sahip olmak için her şeyi yapardım. Altı kişi hayatını kaybetti. Diğer pek çok kişi benim yüzümden acı çekti ve hayatları boyunca da çekmeye devam edecekler. Bunun için çok üzgünüm.
1978’de yaklaşık 365 yıl hapis cezasına çarptırıldım ve bu aslında beni hapishane duvarlarına canlı canlı gömmekti. Hapse ilk girdiğimde tecrit edilmiştim. Sonrasında bir psikiyatri hastanesine gönderildim çünkü geçici bir süreliğine deli olduğumu bildirmiştim. Sonunda meşhur Attica hapishanesi de dahil olmak üzere pek çok farklı hapishaneye gönderildim.
Birçok mahkumun da bildiği gibi, hapishanede yaşam bir mücadeledir. Ben de sorunlardan, tartışmalardan ve kavgalardan payımı aldım. Bir keresinde diğer bir mahkum boğazımı kestiği için neredeyse hayatımı kaybediyordum. Yine de tüm bunlara rağmen – ve ben sonrasına dek fark etmemiştim – Tanrı’nın elleri üzerimdeydi.
UMUT GELİYOR
Hapishanede onuncu yılımda soğuk bir kış gecesinde avluda umutsuzca yürürken bir mahkum bana doğru geldi. Kendini tanıttı ve bana İsa Mesih’in beni sevdiğini, beni affetmek istediğini anlatmaya başladı. İyi niyetli olduğunu bilmeme rağmen onunla alay ettim çünkü Tanrı’nın beni affedeceğini ya da benimle bir şey yapmak istediğini hiçbir şekilde düşünmüyordum.
Bu adam hala ısrar ediyordu ve sonunda arkadaş olduk. Onun adı Rick idi ve beraber yürümeye başladık. Yavaş yavaş benimle onun hayatını ve İsa’nın onun hayatı için neler yaptığını paylaşmaya başladı. Bana, kişinin ne yaptığının önemi olmadığını hatırlattı, kişi ne yaparsa yapsın, eğer o kişi yaptığı kötü şeylerden dönmeye istekliyse ve İsa Mesih'e tam inancını ve güvenini ortaya koyarsa ve de günahlarımız için çarmıhta ölerek ne yaptığına inanırsa İsa'nın affetmek için beklediğini hatırlattı.
Bana Gideon’un Cep Ahiti’ni verdi ve benden Mezmurları okumamı istedi. Okudum. Her gece okudum. Ve o zamanlarda Rab soğuk ve taş gibi olan kalbimi sessizce eritiyordu.
YENİ BİR HAYAT BAŞLIYOR
Bir gece Mezmurlar 34’ü okuyordum. ’’Bu mazlum yakardı, Rab duydu, Bütün sıkıntılarından kurtardı onu’’ diyen 6. ayet
geldim.
O anda, yüreğimi Tanrı’ya dökmeye başladım. Her şey bana bir anda çarpmış gibiydi. Yaptıklarımın suçluluğu... dönüştüğüm şeyden iğrenme... o gecenin geç saatlerinde soğuk hücremde diz çöktüm ve İsa Mesih’e ağlamaya başladım.
O’na kötülük yapmaktan bıktığımı söyledim. İsa’dan tüm günahlarımı affetmesini istedim. Dizlerimin üstüne çökmüş, O’na dua ederken iyi vakit geçirdim… Kalktığımda uzun yıllardır etrafıma sarılmış bir zincirin kırıldığını hissettim. Üzerime bir sükunet çöktü. Neler olduğunu anlayamadım. Ama kalbimin içinde, artık hayatımın farklı olacağın biliyordum.
ÖZGÜRLÜĞÜN ON YILI
Rab’le ilk konuşmamdan itibaren on bir yıldan fazla zaman geçmişti. O zamandan beri hayatımda çok iyi şeyler oldu. İsa Mesih tam burada, hapishanede bir sosyal yardım hizmetine başlatmama izin verdi, cezaevi yetkilileri tarafından duygusal problemleri olan ya da başa çıkılamayan mahkumların bulunduğu Özel İhtiyaçlar Birimi’nde çalışmama izin verildi. Onlarla birlikte İncil okurken beraber dua edebiliriz. Onlara bolca kardeşçe sevgi ve şefkat gösterme şansına sahibim.
Ayrıca Rahip Katibi olarak da çalıştım ve mektup yazma hizmeti veriyorum. Ek olarak, Rab bunu milyonlarla paylaşabilmem için bana yollar açtı, 1993’deki Inside Edition gibi TV programları ile, Tanrı’nın hayatımda neler yaptığını ve okültizmde yer almanın ne kadar tehlikeli olduğunu yayma şansını elde ettim.
Ayrıca şehadetimi 1997’deki 700 Club gibi birçok Hristiyan TV programında da paylaştım, ya da Coral Ridge Hour (Dr. James Kennedy), ve 1999’da Larry King yayınında. Tüm bu fırsatlar için çok minnettarım ve bunları hak ettiğimi düşünmüyorum.
SENİN İÇİN DE UMUT VAR
Kutsal Kitap’taki favori pasajlarımdan birisi Romalılar 10:13. Der ki, "Rab’bi adıyla çağıran herkes kurtulacak." Burada açıktır ki, Tanrı’nın gözdesi ya da favorisi yoktur. O kimseyi geri çevirmez ve O’na başvuran herkesi memnuniyetle karşılar.
Biliyorum ki, Tanrı affetmeye istekli bir merhamet Tanrısı. Acı çekmiş ve kırılmış yaşamlarımızı harika bir şekilde düzeltebilir ve iyileştirebilir. İncil’de keşfettim ki İsa Mesih bizim günahlarımız için öldü, günahsız olmasına rağmen. O, bizim yerimize çarmıha gerildi. Tanrı’ya yaptığımız yanlışlar için bedel olarak kendi kanını döktü.
İncil ayrıca der ki, "Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.(Romalılar 3:23)." Ayrıca ekler, "Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır. (Romalılar 6:23)."
Bu pasajlar herkesin günah işlediğini açıkça ortaya koyuyor. Evet, bazıları tıpkı benim gibi diğerlerinden fazlasını işledi. Ama hepsi yanlış bir şeyler yaptı. Bu nedenle, hepimiz Tanrı’dan önce günahlarımızı kabullenmeli ve onlar için özür dilemeliyiz. Günahlarla dolu hayatımızdan dönmeli ve Mesih’in Tanrı’nın oğlu olduğuna inanmalıyız.
İsa Mesih’in öldüğüne ve gömüldüğüne inanmalısın, ve üçüncü günde tekrar zaferle yükseldiğine, çünkü ölüm O’nu tutamadı. İsa Mesih’ten seni bağışlamasını iste. O’nu yaşamının Rab’bi olarak ilan et ve bunu yaparken asla utanma. İsa Mesih’i ve çarmıhta bizim için yaptıklarını reddetmek Tanrı’nın mükemmel, tek kurtuluş ve sonsuz yaşam armağanını reddetmektir.
İŞTE ŞANSIN
Dostum, işte Tanrı ile doğru olanı bulmak için şansın. İncil der ki, kendi ağzınla İsa Mesih’in Rab olduğunu söylersen, ve Tanrı’nın onu ölümden dirilttiğine tüm yüreğinle inanırsan, kurtarılacaksın. İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın (Romalılar 10:9,10)." Yani, İncil’deki bu sözlerin doğru olduğuna tüm kalbinle inan.
Lütfen dediklerim hakkında düşün. Sana tüm kalbimle yalvarıyorum ki, Mesih’e iman et. Yarın kimseye söz vermez.
Gördüğün üzere bu mesajı sana ilginç bir hikaye anlatmak için paylaşmıyorum. Tam tersine, bir zamanlar şeytana tapan ve katil olan bir adama karşı Tanrı’nın iyiliğini, İsa Mesih’in bağışlama, umut ve değişim hakkında olduğunu göstermek için size bu mesajı iletiyorum.
Okültizmle iç içeydim ve bu beni yaktı. Acımasız bir katile dönüştüm ve başkalarının hayatını aldığım gibi kendi hayatımı da kararttım. Artık Mesih’in benim cevabım ve umudum olduğunu keşfettim. Beni sarmış olan zihinsel karışıklık ve depresyon zincirlerimi kırdı. Bugün hayatımı O’nun ellerine bıraktım. Keşke İsa Mesih’i tüm bu suçları işlemeden önce tanıyabilseydim, bunların hiçbirisi gerçekleşmezdi.
Tanrı bu mesajı okuyan herkesi kutsasın!
Mesih’in sevgisiyle,
David Berkowitz
On yıl sonra, 1987'de, yalnız yaşıyorken ve soğuk bir hapishane hücresinde Tanrı hayatımı kazandı. İşte benim umut hikayem…
EZİYETİN ÇOCUĞU
Küçüklüğümden beri, hayatım eziyetle dolmuş gibiydi. Sıklıkla yerlerde yuvarlandığım nöbetler geçirirdim. Bazen mobilyalar bile devrilirdi. Bu nöbetleri geçirirken, bana sanki bir şey içime giriyormuş gibi hissettirirdi.
Uzun zaman önce vefat eden annem, beni hiç kontrol edememişti. Vahşi ve saldırgan bir hayvan gibiydim. Babam bu nöbetler durana dek beni yerde sabit tutmak zorunda kaldı.
Devlet okulundayken, o kadar şiddetli ve yıkıcı bir çocuktum ki bana çok sinirlenen bir öğretmenim beni boynumdan yakaladı ve sınıftan dışarı attı.
Pek çok kavgaya da katılıyordum. Bazen hiçbir sebep yokken çığlık atmaya başlıyordum. Okul yönetimi tarafından ailemden beni bir psikoloğa götürmeleri istendi, yoksa okuldan atılacaktım. İki yıl boyunca haftada bir gün psikoloğa gitmek zorunda kaldım. Ancak terapi seansları davranışlarımı hiç etkilemedi.
Hayatımın bu döneminde şiddetli depresyon nöbetleri yaşadım. Bu his bana geldiğinde, saatlerce yatağımın altında saklanırdım. Ayrıca kendimi bir gardıroba kitler ve sabahtan öğlene dek o karanlıkta otururdum. Karanlığa bir özlem duyuyordum ve insanlardan kaçma gereği hissettim.
BİR KUVVET İŞ BAŞINDAYDI
Bazen bu şeytani güç bana gece yarısı gelirdi. Bu olduğunda evden gizlice kaçıp, karanlık sokaklarda dolanma isteği hissettim. Bir sokak kedisiymişim gibi tüm mahallemizi dolaştım ve yangın merdivenlerini tırmanarak eve geri döndüm. Ailem gittiğimi hiç anlamıyordu.
Ailemi sürekli dehşete düşürüyor ve endişelendiriyordum çünkü çok ilginç davranıyordum. Bazen onlara hiçbir şey demeden tüm gün evde olmazdım. Ya da kendi kendime konuştuğum odamda kalırdım. Ailem, bana tüm sevgilerine rağmen ulaşamadı. Pek çok kez ağladıklarına ve yıkıldıklarına şahit oldum çünkü ne kadar zorlu bir çocuk olduğumu görmüşlerdi.
İNTİHAR DÜŞÜNCESİYLE MÜCADELE
İntihar düşünceleri sık sık aklıma gelirdi. Bazen bacaklarımı bir pencereden sarkıtarak oturup öyle zaman geçirirdim. Biz eski bir apartmanın altıncı katında oturuyorduk. Babam bunu yaptığımı görünce beni içeri girmem için azarlardı.
Ayrıca kendimi araba ya da tren önüne atmak için çok güçlü dürtüler hissettim. Bazen bu dürtüler o kadar kuvvetli oluyordu ki vücudum tamamen titriyordu. Hatırlıyorum ki aklımı tamamen yitirmemek için çok zorlu bir mücadele vermiştim.
Ailem gibi benim de ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Beni haham, öğretmen ve okul danışmanlarıyla konuşturdular ancak hiçbirisi işe yaramadı.
ANNEM ÖLMÜŞTÜ
Ben on dört yaşımdayken annem kansere yakalandı ve birkaç ay içinde öldü. Hiç kardeşim yoktu ve bu yüzden sadece ben ve babam kalmıştık. Babam da günde on saat, haftada altı gün çalışmak zorundaydı. Bu nedenle birlikte çok az zaman geçirdik.
Genellikle, annem benim istikrar kaynağımdı. Onu kaybedişimle hayatım hızla yokuş aşağı gitti. Annemi kaybettiğim için öfke ile doluydum. Kendimi umutsuz hissettim ve depresyon dönemlerim her zamankinden daha ağırlaşmıştı. Ayrıca daha da asileştim ve okulu umursamamaya başladım.
Babam yine de elinden geldiğince bana yardım etmeye çalıştı. Beni liseden mezun olmaya zorladı. Mezun olduktan bir gün sonra orduya katıldım. Birkaç hafta önce on sekiz yaşıma daha yeni girmiştim. Yeni bir hayata başlama ve sorunlardan kurtulma isteğiyle orduya katıldım. Orduda hizmet verirken bile kontrol edilmekle ilgili başım dertteydi, buna rağmen 3 yıllık hizmetimden sonra terhis oldum.
KUVVET HALA ÜZERİMDEYDİ
Sivil olarak yeni bir hayata başlamak için 1974 yılında ordudan ayrıldım. Önceden tanıdığım tüm arkadaşlarım ya evlenmiş ya da uzaklara taşınmışlardı. Bu yüzden kendimi yalnız ve New York City’de yaşayan biri olarak buldum.
Ancak 1975’de bir partide birkaç kişiyle tanıştım, sonradan öğrendim ki ağır bir şekilde okültizmle ilgileniyorlardı. Çocukluğumdan beri büyücülük, satanizm ve okült şeylerle ilgilenmiştim. Büyüme çağımda birisi de Rosemary’nin Bebeği olmak üzere sayısız korku filmi izledim. Özellikle bu film zihnimi büyülemişti.
Artık 22 yaşındaydım ve bu şeytani güç hala bana ulaşıyordu. Gittiğim her yer bana şeytanı gösteren bir işaret veya sembol gibi görünüyordu. Bir şeyler hayatımı kontrol etmeye çalışıyormuş gibi hissettim. San Francisco’da 1966 yılında Şeytan Kilisesi’ni kuran Anton Szandor Lavey’in yazdığı Şeytanın Kitabı’nı okumaya başladım. Masum bir şekilde çeşitli büyü ve ritüeller yapmaya başladım.
Tamamen şeytani bir şeyin zihnimi ele geçirdiğini ve yavaşça aldatıldığımı fark ettim. Tüm bunların çok kötü şeylerle sonuçlanacağını bilmiyordum. Yine de aylar boyunca lanetli şeyler artık böyle görünmüyordu. Yıkımın yolunda ilerliyordum ve bunu bilmiyordum. Belki de artık umursamadığım bir noktadaydım.
KORKU BAŞLIYOR
Sonunda geri dönüşü olmayan bu görünmez çizgiyi geçtim. Senelerce süren zihinsel işkence, davranışsal sorunlar, derin iç mücadeleler ve asiliğimden sonra bir suçlu oldum, o zamanlar bu benim olmamı gerektiren bir kader gibi görünüyordu.
Geriye dönüp baktığımda her şey korkunç bir kabus gibiydi ve yaptıklarımı geri alma şansına sahip olmak için her şeyi yapardım. Altı kişi hayatını kaybetti. Diğer pek çok kişi benim yüzümden acı çekti ve hayatları boyunca da çekmeye devam edecekler. Bunun için çok üzgünüm.
1978’de yaklaşık 365 yıl hapis cezasına çarptırıldım ve bu aslında beni hapishane duvarlarına canlı canlı gömmekti. Hapse ilk girdiğimde tecrit edilmiştim. Sonrasında bir psikiyatri hastanesine gönderildim çünkü geçici bir süreliğine deli olduğumu bildirmiştim. Sonunda meşhur Attica hapishanesi de dahil olmak üzere pek çok farklı hapishaneye gönderildim.
Birçok mahkumun da bildiği gibi, hapishanede yaşam bir mücadeledir. Ben de sorunlardan, tartışmalardan ve kavgalardan payımı aldım. Bir keresinde diğer bir mahkum boğazımı kestiği için neredeyse hayatımı kaybediyordum. Yine de tüm bunlara rağmen – ve ben sonrasına dek fark etmemiştim – Tanrı’nın elleri üzerimdeydi.
UMUT GELİYOR
Hapishanede onuncu yılımda soğuk bir kış gecesinde avluda umutsuzca yürürken bir mahkum bana doğru geldi. Kendini tanıttı ve bana İsa Mesih’in beni sevdiğini, beni affetmek istediğini anlatmaya başladı. İyi niyetli olduğunu bilmeme rağmen onunla alay ettim çünkü Tanrı’nın beni affedeceğini ya da benimle bir şey yapmak istediğini hiçbir şekilde düşünmüyordum.
Bu adam hala ısrar ediyordu ve sonunda arkadaş olduk. Onun adı Rick idi ve beraber yürümeye başladık. Yavaş yavaş benimle onun hayatını ve İsa’nın onun hayatı için neler yaptığını paylaşmaya başladı. Bana, kişinin ne yaptığının önemi olmadığını hatırlattı, kişi ne yaparsa yapsın, eğer o kişi yaptığı kötü şeylerden dönmeye istekliyse ve İsa Mesih'e tam inancını ve güvenini ortaya koyarsa ve de günahlarımız için çarmıhta ölerek ne yaptığına inanırsa İsa'nın affetmek için beklediğini hatırlattı.
Bana Gideon’un Cep Ahiti’ni verdi ve benden Mezmurları okumamı istedi. Okudum. Her gece okudum. Ve o zamanlarda Rab soğuk ve taş gibi olan kalbimi sessizce eritiyordu.
YENİ BİR HAYAT BAŞLIYOR
Bir gece Mezmurlar 34’ü okuyordum. ’’Bu mazlum yakardı, Rab duydu, Bütün sıkıntılarından kurtardı onu’’ diyen 6. ayet
geldim.
O anda, yüreğimi Tanrı’ya dökmeye başladım. Her şey bana bir anda çarpmış gibiydi. Yaptıklarımın suçluluğu... dönüştüğüm şeyden iğrenme... o gecenin geç saatlerinde soğuk hücremde diz çöktüm ve İsa Mesih’e ağlamaya başladım.
O’na kötülük yapmaktan bıktığımı söyledim. İsa’dan tüm günahlarımı affetmesini istedim. Dizlerimin üstüne çökmüş, O’na dua ederken iyi vakit geçirdim… Kalktığımda uzun yıllardır etrafıma sarılmış bir zincirin kırıldığını hissettim. Üzerime bir sükunet çöktü. Neler olduğunu anlayamadım. Ama kalbimin içinde, artık hayatımın farklı olacağın biliyordum.
ÖZGÜRLÜĞÜN ON YILI
Rab’le ilk konuşmamdan itibaren on bir yıldan fazla zaman geçmişti. O zamandan beri hayatımda çok iyi şeyler oldu. İsa Mesih tam burada, hapishanede bir sosyal yardım hizmetine başlatmama izin verdi, cezaevi yetkilileri tarafından duygusal problemleri olan ya da başa çıkılamayan mahkumların bulunduğu Özel İhtiyaçlar Birimi’nde çalışmama izin verildi. Onlarla birlikte İncil okurken beraber dua edebiliriz. Onlara bolca kardeşçe sevgi ve şefkat gösterme şansına sahibim.
Ayrıca Rahip Katibi olarak da çalıştım ve mektup yazma hizmeti veriyorum. Ek olarak, Rab bunu milyonlarla paylaşabilmem için bana yollar açtı, 1993’deki Inside Edition gibi TV programları ile, Tanrı’nın hayatımda neler yaptığını ve okültizmde yer almanın ne kadar tehlikeli olduğunu yayma şansını elde ettim.
Ayrıca şehadetimi 1997’deki 700 Club gibi birçok Hristiyan TV programında da paylaştım, ya da Coral Ridge Hour (Dr. James Kennedy), ve 1999’da Larry King yayınında. Tüm bu fırsatlar için çok minnettarım ve bunları hak ettiğimi düşünmüyorum.
SENİN İÇİN DE UMUT VAR
Kutsal Kitap’taki favori pasajlarımdan birisi Romalılar 10:13. Der ki, "Rab’bi adıyla çağıran herkes kurtulacak." Burada açıktır ki, Tanrı’nın gözdesi ya da favorisi yoktur. O kimseyi geri çevirmez ve O’na başvuran herkesi memnuniyetle karşılar.
Biliyorum ki, Tanrı affetmeye istekli bir merhamet Tanrısı. Acı çekmiş ve kırılmış yaşamlarımızı harika bir şekilde düzeltebilir ve iyileştirebilir. İncil’de keşfettim ki İsa Mesih bizim günahlarımız için öldü, günahsız olmasına rağmen. O, bizim yerimize çarmıha gerildi. Tanrı’ya yaptığımız yanlışlar için bedel olarak kendi kanını döktü.
İncil ayrıca der ki, "Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı.(Romalılar 3:23)." Ayrıca ekler, "Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır. (Romalılar 6:23)."
Bu pasajlar herkesin günah işlediğini açıkça ortaya koyuyor. Evet, bazıları tıpkı benim gibi diğerlerinden fazlasını işledi. Ama hepsi yanlış bir şeyler yaptı. Bu nedenle, hepimiz Tanrı’dan önce günahlarımızı kabullenmeli ve onlar için özür dilemeliyiz. Günahlarla dolu hayatımızdan dönmeli ve Mesih’in Tanrı’nın oğlu olduğuna inanmalıyız.
İsa Mesih’in öldüğüne ve gömüldüğüne inanmalısın, ve üçüncü günde tekrar zaferle yükseldiğine, çünkü ölüm O’nu tutamadı. İsa Mesih’ten seni bağışlamasını iste. O’nu yaşamının Rab’bi olarak ilan et ve bunu yaparken asla utanma. İsa Mesih’i ve çarmıhta bizim için yaptıklarını reddetmek Tanrı’nın mükemmel, tek kurtuluş ve sonsuz yaşam armağanını reddetmektir.
İŞTE ŞANSIN
Dostum, işte Tanrı ile doğru olanı bulmak için şansın. İncil der ki, kendi ağzınla İsa Mesih’in Rab olduğunu söylersen, ve Tanrı’nın onu ölümden dirilttiğine tüm yüreğinle inanırsan, kurtarılacaksın. İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın (Romalılar 10:9,10)." Yani, İncil’deki bu sözlerin doğru olduğuna tüm kalbinle inan.
Lütfen dediklerim hakkında düşün. Sana tüm kalbimle yalvarıyorum ki, Mesih’e iman et. Yarın kimseye söz vermez.
Gördüğün üzere bu mesajı sana ilginç bir hikaye anlatmak için paylaşmıyorum. Tam tersine, bir zamanlar şeytana tapan ve katil olan bir adama karşı Tanrı’nın iyiliğini, İsa Mesih’in bağışlama, umut ve değişim hakkında olduğunu göstermek için size bu mesajı iletiyorum.
Okültizmle iç içeydim ve bu beni yaktı. Acımasız bir katile dönüştüm ve başkalarının hayatını aldığım gibi kendi hayatımı da kararttım. Artık Mesih’in benim cevabım ve umudum olduğunu keşfettim. Beni sarmış olan zihinsel karışıklık ve depresyon zincirlerimi kırdı. Bugün hayatımı O’nun ellerine bıraktım. Keşke İsa Mesih’i tüm bu suçları işlemeden önce tanıyabilseydim, bunların hiçbirisi gerçekleşmezdi.
Tanrı bu mesajı okuyan herkesi kutsasın!
Mesih’in sevgisiyle,
David Berkowitz